Fatiha Suresi TefsiriFatiha, fethetmek yani açmak kökünden gelen bir kelimedir. Kur'an-ı Kerim bu sure ile açıldığı için sureye "Fatiha Suresi" denilmiştir. Fatiha Suresine Kur'an'ın hulâsası, anası ve esası anlamında "Ümmü'l-Kitap" ve "Ümmü'l-Kur'an" denilmiştir. Yüce Allah Fatiha'ya "Seb'ul-Mesânî ve'l-Kur'ani'l-Azîm" (Hicr, 15:87) adını verir. Peygamberimiz (Sav) bunun Fatiha Suresi olduğunu açıklamıştır. (Buhârî, Tefsîrü'l-Kur'an, 1; Fezâilu'l-Kur'an, 9) Sadece "Fatiha Suresi" inzal edilmiş olsaydı iman için yeterli olacağından bu sureye "Kâfiye" ve "Vâfiye" de denilmiştir. Çünkü "Fatiha" içinde bütün Kur'an-ı Kerim'in özünü toplamıştır. Fatiha Suresi peygamberimize (Sav) iki defa nazil olmuştur. Birincisi Vahyin ilk başlangıcında Cebrail (As) peygamberimize nafile olarak sabah-akşam namaz kılmayı öğrettiği zaman "Fatiha Suresini" de öğretmiş ve abdest ile ibadet olarak namazı talim etmiştir. Peygamberimiz (Sav) "Tevrat'ta, Zebur'da ve İncil'de benzeri olmayan bir sure" olarak tarif ettiği bu sureye ayrıca "Hamd Suresi" denilmektedir. Çünkü sure "Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd" ile başlamaktadır. Fatiha Suresi insanlara yaratılış amacını, ibadet ve ahlak esaslarını tam olarak talim ettiği için Tercümanü'l-Kur'an olan Hz. Abdullah b. Abbas (Ra) "Kur'an'ın esası Fatiha'dır, Fatiha'nın esası da Besmele'dir" (İbn-i Kesir, Tefsir, -1388-Beyrut) 1:8) demiştir. Fatiha o kadar değerli bir suredir ki her mü'minin kalbindedir ve Fatihasız namaz makbul değildir. Peygamberimiz (Sav) "Fatihasız namaz olmaz" buyurmuşlardır. Hz. Ali (Ra) "Fatiha'yı şefaatçi yaparak ne isterseniz Allah verir" buyurmuştur. Bu sebepten dolayı Fatiha Suresi nazil olunca şeytan korku ve dehşete kapılarak feryat etmiştir. Peygamberimiz (Sav) "Fatiha'yı okumak bütün dertlere devadır. Her nevi zehire karşı şifadır" (Feyzü'l-Kadir, 4:418, 420) demiştir. Fatiha Suresinin Meal-i Şerifi"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adı ile. Hamd ve sena, şükür ve minnet yalnızca tüm âlemlerin Rabbi olan Allah'a hastır. O Allah Rahman'dır, rahmeti bütün âlemleri kuşatmıştır. Rahimdir, şefkati ile tüm inananları ahirette cehennemden korur. Ahiret âlemlerinin, din gününün sahibi yalnız O'dur. Biz bütün varlıklar yalnız Sana ibadet eder, sadece Senden yardım isteriz. Bizi Sırat-ı Müstakimde istikamet üzere doğru yolda hidayete erdir. Kendilerine nimet verdiğin peygamberlerin, sıddıkların, şehitlerin ve salihlerin yoluna ilet. Gadaba uğramış olan felsefecilerin ve yoldan çıkmış ehl-i dalalet ve ilhadın yoluna değil." Surenin Tefsiri1. "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla." bu ayet "Besmele" olarak isimlendirilir. Peygamberimiz (Sav) besmele ile ilgili olarak "Besmele ile ism-i azam gözün siyahı ile beyazı gibidir" (İbn-i Kesir, Tefsir, 1:17) buyurmuşlardır. Kur'an-ı Kerim'in takip ettiği dört temel amaç vardır: "Tevhit, Nübüvvet, Haşir, Adalet ve İbadet." Besmele her dördüne işaret eder. "Bismillah" tevhide, "Rahman" nizam ve adalete, "Rahim" haşre ve surenin başında gizli olan "Kul" ise nübüvvete işaret eder. (İşaratu'l-İ'câz, 2006, s. 30) "Allah" ism-i zat olduğu için yüce Allah'ın bütün isim ve sıfatlarına işaret eder. "Rahman" Rezzak ve Hallak anlamında olup dünyayı, "Rahim" şefkat ve merhameti ile ahirete işaret eder. Yüce Allah'ın isimleri içinde Lafzatullah'tan sonra öne çıkan "Rahman" ve "Rahim" isimleridir. Bu isimlerden "Rahman" Allah'ın celal isimlerini temsil eder, "Rahim" ise cemal isimlerini ifade eder. Böylece bin bir esmanın tümünü içine alır. Besmelenin bu uluvv-ü şanından dolayıdır ki İmam-ı Şafi (Ra) "Besmele bir tek ayet olduğu halde Kur'an-ı Kerim'de 114 defa nazil olmuştur." demiştir. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri İşaratu'l-İ'câz isimli tefsirinde "Yüce Allah'ın 'Zâti İsimleri' olduğu gibi 'Fiili İsimleri' de vardır. Bu fiili isimleri Gaffar, Rezzak, Muhyî ve Mümît gibi pek çok nevileri vardır. Bu isimler Kudret-i Ezeliyenin mevcudatın nevilerine ve fertlerine olan nispet ve taallukundan husule gelirler. Bu itibarla 'Bismillah' Kudret-i Ezeliyenin taalluk ve tesirini celp eder ve o taalluk abdin kesbine ve işine yardımcı bir ruh gibi olur. Öyle ise hiç kimse, hiçbir işini besmelesiz bırakmasın" (İşaratu'l-İ'câz, 32) demektedir. Kur'an-ı Kerim ilminde ihtisas sahibi olan İslam bilginleri derler ki "Besmelenin her surenin başında ayrı ayrı nazil olmuştur. Çünkü sahabeler Kur'an-ı Kerim'de olmayan bir şeyi asla yazmamışlardır" demişler ve "min!" cümlesi fatihanın sonunda daima söylendiği halde Kur'andan olmadığı için yazılmadığına dikkatlerimizi çekmişlerdir. İbn-i Abbas (Ra) "Besmele okumayı terk eden Kur'andan 114 ayet terk etmiş olur" demiştir. "Bismillah" Allah adıyla, onun namına, onun izni ve rızası ile bir işe teşebbüs etmeyi ifade eder. Allah'a dayanarak ve güvenerek iş yapan arkasına Allah'ın yardımını almış olur. Peygamberimiz (Sav) "Bismillah her kitabın anahtarıdır" (Ramuzu'l-Hadis, 241) buyurmuştur. Bediüzzaman Said Nursi (Ra) bu hadisi "Bismillah her hayrın başıdır. Biz dahi onunla başlarız" (Sözler, 2005, s.15) ifadeleri ile açıklamıştır. Peygamberimiz (Sav) "Mü'min gayretlidir, mütevekkildir, gücü yettiği işlerde müteşebbistir, Allah'a güvenerek canla başla çalışır. Gücü yetmediği işlerde ise 'keşke gücüm yetse de bunu da şunu da yapabilsem diye hasret içinde olduğunu görürsün" (Feyzu'l-Kadir, 3:229) buyurur. Besmele işlerin hayrı ve bereketidir. Peygamberimiz (Sav) "Hangi iş ki besmele ile başlanmazsa sonunda hayır ve bereket olmaz" (Ahmed b. Hanbel 2:359; Camiu's-Sağir, 3:80) buyurmuşlardır. "Bismillahirrahmanirrahîm" zikirdir. Bunun için devamlı okunması Allah'ı zikretmek demektir. Yemeğe başlarken de başta "Bismillah" zikir ve sonunda "Elhamdülillah" şükürdür. Şafii ulemasından İmam Nevevî, Ezkâr'ında Bismillah "Besmelenin adı olduğu için kısaca böyle söylenmiştir. Efdal olanı 'Bismillahirrahmanirrahîm' demektir" demiştir. 2. "Âlemlerin Rabbi olan Allah'a Hamd olsun." "Allah" ismi yüce Allah'ın özel adıdır. Bunun için hiçbir mahlûka bu isim verilemez. Bu ismin kendisi de özel olduğu için müfrettir, müsennâ ve cemisi, müzekker ve müennesi yoktur. Allah'tan başkasına ancak "Abdullah" şeklinde isim olarak verilebilir. Bunun için "Allah'tan başka Allah yoktur" denilmez ancak "Allah'tan başka ilah yoktur" diyerek şirk reddedilir. İmam-ı Azam "Fıkh-ı Ekber" isimli risalesinde bu sebeple "Allah sayı itibariyle değil, şeriki olmaması yönü ile birdir" demiştir. Allah kelimesinin hiçbir dilde karşılığı da yoktur. O her yerde Allah olarak bilinir. Başka dillerde ancak "İlah" manasında farklı kelimeler kullanılır. "Rab" Yüce Allah'ın "Rububiyetini" ifade eder. Rububiyet ise yaratma, rızık verme ve terbiye etme fiillerinin bütününe verilen isimdir. Bu üç fiili birbirini gerektirir. Rabbü'l-âlemin ise bütün âlemlerin rabbi, yaratıcısı, rızıklarını veren ve onları terbiye edenin Allah olduğunu ifade eder. "Âlemîn" "Bütün âlemler" demektir. Bu âlemlerin on sekiz bin olduğu ifade edilmiştir. Semavatta binler âlemler vardır. Yıldızların bir kısmı her biri bir âlem olabilir. Yerde de her bir cins mahlûkat birer âlemdir. Hatta her bir insan dahi küçük bir âlemdir. "Rabbü'l-âlemîn" tabiri "Doğrudan doğruya her bir âlem Cenâb-ı Hakkın rububiyetiyle idare ve terbiye ve tedbir edilir" demektir. (Mektubat, 2004, s. 550) "Hamd" teşekkür, medih ve minnet anlamındadır. "Elhamdü Lillah" "Ne kadar hamd ve medih varsa, kimden gelse, kime karşı da olsa, ezelden ebede kadar hastır ve layıktır o zata ki Allah denilir" demektir. (Mektubat, 666) Müfessirler "Elhamdü Lillah" cümlesini Abdullah b. Abbas'ın (Ra) anlattığı gibi "Şükür Allah'adır, O'na iman edip itaat ederek boyun bükmek, saygı duymak, Ulûhiyet ve Rububiyet haklarını tanımak, Ondan gelen her nevi iyilik ve nimete, kötülük ve musibete, inayet ve hidayete karşı ikrar ve teslimiyette bulunmak ve O'na layıkı ile şükredilemeyeceğini yakînen bilmektir" şeklinde yorumlamışlardır. (İbn-i kesir, Tefsir, 1:22) Peygamberimiz (Sav) "Zikrin en efdali Lâ ilâhe İllallah" şükrün en efdali de "Elhamdülillah" kelimesidir" (Feyzu'l-Kadir, 2:33) buyurarak buna işaret etmiştir. 3. "O Allah "Rahman"dır ve "Rahim"dir." Yüce Allah Fatiha'nın ilk ayeti olan 'Besmele'de zikretmiş olduğu "Rahman ve Rahim" isimlerin burada tekrar etmesi "Rahman ve Rahim" isimlerinin "İsm-i Azam" olup Allah'ın Celâli ve Cemâli bütün esmasına kaynak olmalarından ve bu iki ismin "Uluvv-ü Şanından" dolayıdır. Burada "Âlemleri terbiye etme" yönü ile bu iki isim ele alınmıştır. Terbiyenin ise "Biri menfaatleri celp, diğeri mazarratları defetmek üzere iki esası vardır. Âlemlere bakan yönü ile "Rezzak" manasında olan "Rahman" menfaatleri celp etme yönüne, "Gaffar" manasında olan "Rahim" ismi ise mazarratı defetme cihetine bakmaktadır ve bunun için ikinci defa tekrar edilmiştir. Bu sebepten dolayı da ikisi birbiri ile bağlanmıştır. (İşaratu'l-İ'câz, 38-39) 4. O Allah "Din Gününün Meliki, Mâliki ve Sahibidir." Marifetullah ibadetlerde olduğu gibi kitabî, tevkiî ve sem'îdir; içtihadî ve keşfî değildir. Biz Allah'ı kitabının bize anlattığı ve peygamberinin açıkladığı şekli ile bilir ve tanırız. Aklî ve kıyasî değildir. Bunun için iman esasları akıl ve kıyas yolu ile bilinemez, semî, tasdîkî ve teslîmîdir. Bununla beraber akıl nassları anlamak ve yorumlamak için kıyas ve temsiller ile izah edebilir; ancak bu izahlar nassların zahiri ile çelişmemelidir. "Din Günü" ahiret ve dünyadaki çalışmaların ve ibadetlerin mükâfatının verileceği yer olduğu için "Rahmettir." Rahman ve Rahim sıfatlarının sonucudur. Çünkü rahmetin rahmet olması devamlı olmaya bağlıdır. Bu cihette Allah'ın rahmeti ve şefkati saadet-i ebediyenin en büyük del |
Bu tefsiri okuduğumda Fatiha Suresinin ne kadar önemli olduğunu fark ettim. Fatiha Suresi içinde bütün Kur'an-ı Kerim'in özünü toplamıştır ifadesi beni çok etkiledi. Gerçekten sadece bu sureyle iman yeterli olabilir mi? Peygamberimizin (Sav) Fatihasız namaz olmaz buyurmasına düşündüm de, neden bu kadar vurgulanıyor? Her namazda okunan bir sure olması, ona özel bir anlam katıyor mu? Fatiha'nın şifâ verici ve koruyucu bir etkisi olduğunu da öğrendim, bu konuda kişisel tecrübeleriniz var mı?
Cevap yazMerhaba Hüveydâ,
Fatiha Suresi'nin önemini fark etmen ve üzerinde düşünmen gerçekten sevindirici. Fatiha, Kur'an-ı Kerim'in özünü barındıran bir sure olarak kabul edilir ve bu nedenle her namazda okunan bir suredir. Peygamber Efendimiz'in (Sav) "Fatihasız namaz olmaz" buyurması da bu surenin ne kadar önemli olduğunu gösterir. Fatiha Suresi, Allah'a yönelik bir dua ve yakarıştır; bu nedenle imanın ve ibadetin temel taşlarından biri olarak kabul edilir.
Her namazda okunması, onun manevî değerini ve ruhsal etkisini güçlendirir. Fatiha'nın şifa verici ve koruyucu etkisi konusunda ise, çok sayıda kişisel tecrübe ve rivayet bulunmaktadır. Bizzat benim de bu surenin rahatlık ve huzur verdiğini hissettiğim anlar oldu. Sıkıntılı veya zor zamanlarımda Fatiha'ya yönelerek dua ettiğimde, manevi bir güç ve destek hissettim.
Senin de benzer tecrübeler yaşayacağına inanıyorum. Fatiha, sadece bir sure olarak değil, aynı zamanda ruhsal bir rehber olarak da hayatına olumlu etkiler yapabilir.
Sevgilerle,
[Senin ismin]